ilkbahar, kiraz çiçekleri, yağmur, ayakkabı ve kırtasiye
Şenay
Serin havanın her tenime değişinde içim gıdıklıyor. Uzun yıllar sonra döndüğüm bu köyde sanki hiçbir şey değişmemiş, aynı gibi. Kiraz ağaçlarının tomurcukları baharı müjdeliyor. Eski anılarım gözümün önene geliyor. Ufak çocuk yağmur birikintisinin üstünde zıplıyor. Ayakkabıları yine çamur olmuş, annesinden azar işitiyor. Gözlerimde birikin yaşlar geçmişe duyulan özlem... Yine aynı çocuk annesinin elinden tutmuş çekiştiriyor. Üstündeki önlüğün içinde küçücük kalmış, yüzünde kocaman gülümseme. Okula yeni başlayan bir çocuğun sevinci bu. Okulun önüne geliyorum, etrafımı çocuklar sarıyor. Tıpkı yıllar önce bizim yaptığımız gibi bilgiye aç gözlerimin içine bakıyorlar. Sınıfa giriyoruz, hepsi kırtasiyeden yeni aldıkları defterlerini, kalemlerini çıkarıyor. En arka sıraya gözüm takılıyor. Yine aynı çocuk ellerini birbirine kenetlemiş, utanarak oturuyor. Sırası bomboş yere bakıyor. Yanıma gelen öğrenci sesleniyor "Öğretmenim..." ona dönüyorum. Ders bitiyor, arka sıraya bakıyorum. Çocuk büyümüş, bana bakıyor ve gülümsüyor. Herkes çıkıyor o ise hayla yerinde. Gülümsemesi hiç solmuyor, adeta yanındayım hiç gitmeyeceğim diyor. Bende ona gülümsüyorum ve biliyorum o çocuk beni hiç bırakmayacak. En güzel anılarımda yer alacak...
Canan
Serçelerin ezgileri ile gözlerimi açtım bu sabah. Yeni günün heyecanı ile perdeyi aralayıp o güzel manzaranın keyfini çıkardım biraz. Güneş, dün gece yağan yağmurun izlerini silmeye çalışır gibi gülümsüyordu. Manzarama renk katan kiraz çiçeklerinin o tatlı keskin kokusunu içime çekmek için pencereyi araladım. Hafif esen rüzgar saçımı okşayıp bana günaydınlarını iletti. İlkbaharın ve dünkü yağan yağmurun eşsiz, huzur veren kokusunu derinden son kez içime çekip kahvaltı için mutfağa geçtim. Lezzetli ve doyurucu kahvaltının ardından iş yerim olan köşedeki kırtasiyeye gitmek için hazırlandım. Evden çıkıp sokağa adım attığımda yağmur birikintileri ayakkabımı kendine has yöntemiyle, kirleterek, süslemişti. Kırtasiye görüş alanıma girdiğinde arkadaşımın çoktan kepenkleri açtığını ve müşteriler için hazırlandığını gördüm. Sıcak bir gülümsemeyle arkadaşıma selam verip işime başladım...
Aleyna
----Korkarak devam etti. Koşuyor, koşuyor ve koşuyordu. Ayakkabıları yırtılırmışçasına koşuyor, zaten hasta olan bünyesine bu koşmak işe yaramıyordu. Nefes almalıydı. Nefes alması zorunluydu. Bi' dursa alabilirdi ama devam ediyordu. Ona teslim olmamalı, hayatta kalmalıydı. Acı bir çığlık yükseldi gökyüzünden, irkildi. Kendini bildi bileli en çok korktuğu şeylerden biriydi şimşek. Sokağın başına yaklaşmıştı, bundan sonra ne yapması gerekiyordu? Sağa mı dönecekti, düz mü ilerleyecekti yoksa sola mı gitmesi lazımdı? Bu düşünceler aklını meşgul ederken onu irkilten o ses -büyük ironidir ki- huzuru bulduğu yağmur sesine dönüştü. ''Bu havada olmaz.'' diye tekrarladı kendi kendine. ''Bu havada olmamalı.'' Sağa dönmeye karar verip ani bir hareketle yana doğru atıldı. Açık herhangi bir yer arıyordu. Yaşayan bir insan... bir canlı arıyordu. Etrafındaki her yeri biliyor bunun için de tanıdık yüz görmeyi umuyordu... Arkadaşlarıyla gülerek yemek yediği lokanta, köşede tonton dedesiyle kafe, ağlayarak test kitabı aldığı kırtasiye, tadının hâlâ damağında olduğu poğaçaların sahibi o güzelim yer.... Hiçbiri yoktu, bu ölümdü ve yağmura rağmen oluşan sessizlik de bunun kanıtıydı. Arkasından yükselen sese aldırmadan devam etti. ''Bu havada olmaz.'' Düşüncesi kendini lanetliyormuş gibi nefesi iyice kesiliyor, adımları iyice yavaşlıyordu. Çok kısa bir süre içinde, bir hata yaptı. Arkasına döndü ve gözlerini buluşturdu. Yaptığını fark edip önüne döndüğünde yağmur kesilmiş, insanlar gelmiş ve gökyüzü griliğini maviliğe bırakmıştı. Güneş tenini yakıyordu. Bu ilkbahar havasında üstündeki kıyafetlerin neden bu kadar kalın ve ıslak olduğunu neden kimse sormuyordu? Burası nereydi? Herkes nasıl geri gelmişti ve neden bir şey hatırlamıyorlardı? Düşüncelerini bölen az önce kaçtığı yönden gelen ses olduğunda korkarak kafasını çevirdi.''Hadi güzel kızım, kiraz çiçeklerini izlemeye gidelim.''
0 Comments:
Yorum Gönder