24. Bölüm 5 Kelime

Kelimeler: kadın , aldatma, sevinç, mutluluk, korku


Tuğkan

Küçükken annem bana masal anltırdı. yürüyen bir karıncadan başlayıp, sonu şatolarda biten güzel hikayelerden. Ama her gece beni uyudum diye yatağıma bırakıp giderken , o kavga seslerini duyardım. Babam küfürbaz biriydi ve biliyordum anneme vurmayı da seviyordu. Boşandıklarında annem beni babama bırakmıştı. Akşam üzeri annem, babamın evine gelirken, babam acele bir şekilde o gece eve getirdiği kadını dışarı çıkarmıştı. Sırf annemin böyle kadınlarla takıldığını bilmesini istemediği için. bu yaşantılardan dolayı zor bir çocukluk geçirmiştim. insanlardan dışlanan, kimsesiz olarak yaşayan biri haline gelmiştim. kimseye güvenip kalbime alamıyordum. Korkuyordum çünkü. Ya beni bırakıp giderse, ya beni döverse..

beynimin içinde kendime düzenli bir ev inşaat ettiğimi düşünüyordum. kimseyi ne içeri alıyordum, ne de kapımı açıyordum. Peki 'mutlu muydum? Daha mutlu olabilir miydim?' bunu bende bilmiyordum işte. Kafamın içindeki sesler bitmiyordu. Hayır mutlu değildim. Ben sadece acılarımla yaşıyordum. Mutluluk beni terk etmişti. Sevinç: 'sen beni aldattın' diyerek gitmişti. Ben bu hayatı istemiyordum. Kafmın içinde kurduğum evden çıkıp gitmek istiyordum. Ama kapıyı açarsam korkularımla yüzleşmem gerekmez miydi? Ya da bu konuşan ben değilde, korku muydu?


İclal 

Kırgınlık, sevinç, hüzün, mutluluk ve en önemlisi korkuyu aynı anda hissediyordum. Yaptığım resimden kafamı kaldırınca karşımda kadının taktığı maskeyi çıkarmaya çalışırken zorlanma ve kan damlaları. Yavaşça fırçayı kenara bırakıp soluklarımı düzene koymaya çalıştım. Neydi bu his? Neden her resim çizerken bu şekilde oluyordum? Fırçayı her elime aldığımda aynı resmi bilinçsizce çizdiğimi fark edeli 1 hafta olmuştu. Her seferinde aynı duygular ve aynı hissizlik hissi. Dışarı çıkıp temiz hava alma kararı aldım. Ben tek başına yaşayan yalnız bir kadındım. Fakat bazen kendimi kalabalık bir ortamda nefes alamayan birisi gibi hissediyordum. Halbuki kalabalık ortama girebilecek kadar sosyal bir insan değildim. Son zamanlarda bilinçsiz olarak yaptığım hareketler çoğalmıştı. Aniden gele bağırma isteği, yattığım yerden kalkıp sokakta koşmam ve resim çizerken bilinçsiz bir şekilde aynı sembolleri tekrarlamam. 

Yavaşça sokakta yürürken adım sesleri duymaya başladım ama arkamda kimse yoktu. Adım sesleri hızlanıyor ama kimse yok. Korku vücudumu ele geçirmeye başladığı sırada bir fısıltı duymaya başladım 

‘’ İşe yarayacak mı?’’ 

‘’ Getirebilecek miyiz bu evrene?’’

‘’ Bu seferde başarısız olursak bu döngüden kurtulamayız farkında mısın?’’

‘’Bu kızdan kurtulmanın vakti gelmedi mi?’’

Resimden kafamı kaldırıp soluk soluğa karşıma baktım. Neydi bu sefer resmin anlamı? Birbirinin yüzüne bakıp gülümseyen iki aşık ama  dolu minik semboller. Fırçayı kenara koyup daha önceden çizdiğim kadın resmine baktım neydi bu dejavu hissi?


Şenay

Korku, herkesin kalbinde olan bir duyguydu. Adam kaybetmekten, kadınsa aldatılmaktan korkardı. Adam hesap sormalardan, kadınsa kaçamak cevaplardan yorulurdu. İçlerini korku kapladıkça, diğer duyguların önemi kalmazdı. Yaşanılan sevinçler, mutluluklar, sayısız güzel günler tek tek unutulur. İki tarafta hayatı zehir ederdi birbirlerine. Geriye acı dolu sözler ve yıkılan hayaller kalırdı. Oysa ki iki taraf da güvense birbirine, atsalar korkularını, belki de mutluluklarına kimse engel olamayacaktı...


🔜        


0 Comments:

Yorum Gönder