Şenay
Sonbahar yaprakları her tarafı kaplamıştı. Sokaklar bomboş ve güzel görünüyordu. İçinden bir şeyler sanki sonbahar yaprakları gibi dalından kopup yavaşça düşüyordu. İçindekilere anlam veremiyordu. Ne zaman başlamıştı bu sıkıntı... 1 hafta önce yaşadığı olay aklına geldi. Pişmandı, neden öyle davranmak zorundaydı ki... Yanlış yapmıştı ama tek hatalı kendisi değildi. Neden herkes üstüne gelip onu suçluyordu. O da onlar kadar hatalıydı. Hiç kimse birbirini dinlememiş, sadece duydukları dedikodulara inanıp birbirlerine zarar vermişlerdi. Hatalıydı çünkü kendine güvenmeyi hiçbir zaman başaramamıştı. Güvenmek güzel duyguydu ama neden kendine hiç güvenmiyordu. Böyle düşünmek, hissetmek ağırına gitmeye başlamıştı. Kurumuş yaprakları bankın üstünden eliyle itip banka oturdu. Derin nefes aldı ve ağaçtan düşen yaprakları izlemeye başladı. Sanki düşen yapraklar değil, kendinden bir parçaydı. Rüzgarın hafif dokunuşuyla yavaş yavaş düşen yaprak, gözlerindeki damlalar ile birlikte yere düştü.
Canan
Ağlamak istemiyordu Efsun ama engel de olamıyordu gözyaşlarına. İçin için sessizce ağlıyordu. Nefes alışverişini düzenlemeye çalışıp sildi gözyaşlarını. Herkes kafasındaki kurguya güveniyor, kimse kendini sorgulamıyor ve olayları bildiğini sanıyorlardı. Suçlamadan önce kimse olayın aslına bakmıyordu. Unuttukları bir şey vardı herkes aynı düşünce yapısına sahip değildi ki. “Neden” diye fısıldadı sessizce “Neden insanlar her şeyi bildiklerini sanıyorlar ki? Benim ne hissettiğimi bana sormadan bilemezler ya da benim düşüncelerimi başkalarının sözler ile öğrenemezler.” Sonra tekrar kendini suçladı. Evet hatalıydı ve çok pişmandı. Tek amacı çok sevdiği iki yakın arkadaşı Gülce ve Leyla’yı barıştırmaktı fakat çok yanlış anlaşılmış üstüne bir de Efsun hakkında dedikodu çıkartmışlardı.
Kampüste Efsun’u tanıyanlar, onu dışlamaya başlamış ve yalnızlığa mahkum etmişlerdi. Sildiği gözyaşları tekrar akmaya başladı düşüncelerinde boğulurken.
Kerem
Düşünceler içinde kayboluyordu. Sevmemeliydi, sevemezdi. Tüm bunlar Mert'i sevdikleri için olmuştu. Onun ise sevmeye hakkı yoktu. Mert'i, Leyla ve Gülce için sevmemeliydi. Bu üçgende bir köşe kalmamıştı onun için. Göğsündeki ağrı güçleniyordu. Anılar gözlerinin önüne beliriyordu. Mert’in sıcak gülüşü, kendisini her defasında daha da küle çeviriyordu. Leyla ve Gülce, Mert’i seviyordu. İkisini her zaman kendisi cesaretlendirmişti. Mert için kavga etmekte istemiyor ama aralarını düzeltmek istiyordu. Onu yakışıklı buluyor ama arkadaşları için kendini arka planda tutuyordu. Kızlar ile Mert'in yanına gittiğinde, o çoğunlukla Gülce ile uğraşıyordu. Leyla ve Gülce bazen şakacı bir ağızla "Ona yoksa sen de mi aşıksın?" diye soruyordu bana. Ben ise tüm kalbimle ret ediyordum "Hayır!" diye çıkışıyordum. Leyla ve Gülce ise bu tepkime kahkaha atarak cevaplıyordu. Tedirginde olsam bazen, onlarla vakit geçirmeyi seviyordum.
Her şey sınav dönemi yaklaşırken başlamıştı. Mert, Gülce ile uğraşıyorken, Leyla da gülüp eğleniyormuş. Birden Leyla "Lavaboya gidiyorum." deyip çatıdan inmiş ve Gülce, Mert'le yalnız kalmış. Kalbi çok hızlı ve düzensiz atıyormuş. Göz göze geldiklerinde Mert dizlerinin üstünde ona doğru gelmeye başlamış. Gülce geri çekilmeye çalışırken dengesini kaybetmiş ve Mert ona doğru atılıp tutmuş. Gülce geri çekilemeye çalışmış ama Mert'e olan duyguları, kalp atışı hareket etmesini zorlaştırıyormuş. Mert dudaklarını Gülce'nin dudaklarına yavaşça değdirmiş. Leyla ise gördükleriyle şok olmuş. Sevdiği çocuk ile en yakın arkadaşını dudak dudağa gördüğü için sarsılmış ve ihanete uğramış hissederek yanlarından uzaklaşmış. Leyla yanımıza ağlayarak geldiğinde durumu merak eden dedikoducu kızlarda bize kulak kabartarak dinliyorlardı. Kampüsteki herkes Leyla’nın, Gülce için en yakın arkadaşım dediğini biliyordu. Bu hepimiz için çok şaşırtıcı bir durumdu.
0 Comments:
Yorum Gönder