Dizi seti, yapboz, sokak lambası, şef, deniz atı
Şenay
Saat 4-5 suları, sokak lambaları hayla sönmemiş. Ali, önce balık pazarına uğrayıp, bugünün menüsünü yapacak ve sonra da saat 8 civarı restoranı açacak. Ali'ye göre yemek yapmak, yapboz parçalarını birleştirmek gibi. En ufak hatayı bile kabul etmiyor. Artık bu rutine alışmış, her zamanki gibi sırayla balık tezgahlarına bakmaya başlamıştı Ali.
“Şefim, bugün orkinos ve kalkan balıklarım var. Taze taze, daha az önce geldi.” dedi balıkçı. Ali’nin aklında çoktan alacağı balık belliydi ama bulabilir miydi, emin değildi. Tebessüm ederek ilerlemeye devam ediyor.
“Şefim, çocuklar aradı. Birazdan kılıç balığı getireceklermiş. 20 dakika sonra burada olurlar.” dedi, balık tezgahlarındaki en genç balıkçı...
Ali eğer aradığını bulamazsa, bu genç delikanlının balığını alabilir. Menüsünü değiştirmek zorunda kalabilir. Aslında bu kaçırmaması gereken bir fırsat. Her zaman bulamayacağı bu lezzetli balıkla, bugün daha fazla müşteri çekebilir... Yine gülümseyerek geçen Ali, sonunda aradığını her zamanki gibi balıkçı Devran'dan buluyor.
Ali'nin bugünkü menüsü kırlangıç çorbası... Balıkçı Devran, artık Ali'nin hangi balıkları aradığını çözmüş. Konuşamayan bu gencin, istediği tüm balıkları yıllardır getirir olmuş.
Ali aldığı kırlangıçlara rağmen, aklı kılıç balığında kalmış gibi görünüyor. Genç balıkçının yanına dönen Ali, cebindeki defterini çıkartıp kılıç balığının ne zaman geleceğini soruyor. Eğer zamanında gelmezler ise Ali balığı almadan gitmek zorunda. Saatine bakan Ali, geç kalmamak için yola bir an önce koyulmalı.
Ali gitmek için hazırlanırken kılıç balığı sonunda geliyor. Balığı kontrol eden Ali, kasanın içinden deniz atı buluyor. Gülümseyerek kameralarımıza gösteren Ali, genç adamın eline veriyor. Balıkları arabaya yerleştiren Ali, bir an önce restorana gidip yemekleri hazırlamaya başlaması gerek...
Kinder Çikolata
Sadece yürümeye devam etmek istiyorum, bu sefer hedefim sahil.
Yağmur yağmaya devam ediyor, film setindekilerin morali iyice bozulmuştur şimdi, önce yağmur şimdi de ben ortalıkta yokum.
Neyse, zaten belli ki yağmur yağmaya devam edecek yani kimsenin işini baltalamıyorum, değil mi ? Umarım şef kızmaz.
Neyse ne sadece yürümeye devam edeceğim, yağmur yerde ufak tefek göletçikler oluşturmuş, ayakkabılarım elimde tuttuğum şemsiyeye rağmen sırılsıklam.
Zaten şemsiyeyi tutmaktan da yoruldum, şemsiyeyi otobüs durağının tekine koyup ara sokaklara dalıyorum, ara sokaklar uyuşturucu ve alkol almış evsizlerle dolu, onlara acıyorum, hayal gücünden yoksunlar.
Ah, kıyıya varmışım. Bakalım bakalım nerde benim sokak lambam ? Bu sefer beni tropikal bir yerlere götürmesini istiyorum, bu kadar yağmur yeter yani.
Aha işte önümdeki büyük kayalığın orda ortaya çıkmış bile, koşa koşa ilerliyorum, her zamanki sarı, nazik ışığı beni selamlarken gözlerimi kapatıyorum.
Gözlerimi açmamla güneşin beni gafil avlaması bir oluyor, hava sımsıcak.
Şöyle bir etrafa göz atalım, gene bir sahildeyim, etrafta hiçbir insan belirtisi yok ve deniz çok güzel gözüküyor.
Sanırım isteğim kabul oldu, yavaş ve tadını çıkara çıkara sahilde yürümeye başlıyorum, denizin ayağıma vurması ve dalgaların sesi beni benden alıyor.
Yürümeye devam ederken, denizin ortasında ki kayalar gözüme çarpıyor, bir dahakine nereye gitmek istediğimi sanırım buldum, şöyle güzel bir mercan resifine gitmek harika olurdu, bir sürü renkli renkli mercan, adını bile bilmediğim bir sürü balık ve deniz atları. Eminim çok zevkli olur, gerçi şu ana kadar sokak lambam beni hiç üste üste benzer yerlere yollamadı ama... Neyse canım bir dahakine yollar belki, şimdilik bu denizin tadını çıkarmalı geri dönme-
Off derdinin adı ney ya senin ?! Neden başrolümü yağmurda gitmiş denizin yanında uyuya kalmış bir şekilde buluyorum ben ? Hem bir insan yağmurda nasıl uyuya kalabilir ? Hadi daha önceden de kaçıp uyuya kalıyordun da yağmur yağıyor be adam!
Doktor en az 3 gün burda kalman gerektiğini söyledi, ne yapacağız şimdi biz ?
" Önümüzdeki 5 gün de yağmurlu gösteriyor zaten, gene çekemeyecektik sahneyi. " diye kıvırıyorum, daha da sinirlenmesin diye öksürüğümü tutmaya çalışırken.
"Eee yapboz filân getirdin inşallah, 3 gün bu odada geçmez yoksa ."
"Yüzsüz herif, daha da yapboz diyor, yok yapboz filan sıkıl dur belki bir dahakine akıllanırsın. "
İçten İçten gülüyorum, pek sanmıyorum akıllanacağımı.
Delirium
Paris'te ılık bir gece yarısı
Öylece dolaşırken, bilerek kaybolmuş
O meyhaneyi gördüm, bir köşe başında
Adeta görülmemek için sinmiş.
Bir sokak lambası gibi aydınlatıyordu fenerler,
Dört bir yana asılmış.
Oturdum ahşap taburelerinden birine
Bir denizatı oyması ilişti gözüme
Kim bilir hangi sanatçı tarafından yapılmış.
Bir komi geldi o sırada,
Sordu o güzel Fransız aksanıyla;
"Ne arzu edersiniz efendim,
Söyleyin getirelim size."
O an bir şarkı gibi gelmişti bana,
Derin ve güzel, geceni sessizliğinde.
Sparişimi alıp gidince mutfağa,
Bende yalnız kaldım sokağın ortasında
Kapattım gözlerimi dinlemeye daldım
Sessizliğin örtüsünde ahenkle yatan
Gecenin coşkusunda parıldayan sesleri.
Karşı sokaktan biz cızırtı geldi kulağıma
Bomboş dükkanın camlarının içinden.
O sırada gördüm, bir ocak başında adam
Bir şef önlüğüyle, saçına ak düşmüş
Yüzünde yılların deneyimiyle
Bakışlarını odaklamıştı elindeki tavaya
Sonra bir anda yükseldi alevler
Tıpkı geceye meydan okurmuşçasına
Dans ediyordu ahenkle, demir sac tavada.
O sırada yükselen adım sesleri,
Odağımı alevin illüzyonunda çekiverdi.
Gelen komi masanin üzerine koydu
Eksiksiz bir şekilde sparişimi.
Başımla teşekkürlerimi ilettikten sonra
Yudumladım biramı derin bir huzurla.
Bitirdikten sonra kalkıp gittim,
Gecenin derinliklerine dalmaya.
Oradaki son gecemdi o,
Yıllar sonra tekrar gelene kadar.
Gitmeden son bir kez uğramıştım ertesi gün
Gecenin sessizliği bitmiş,
Adeta bir cümbüş gibi yankılanıyordu sokak.
Bir dizi seti kurulmuştu köşe başına
Müşterilerle dolmuştu restoran
Meyhaneden yükseliyordu dumanlar.
O anda bulmuştum içimdeki huzuru
Büyülü bir yapboz gibi tamamlıyordu kendini
Gecenin sessizliği, gündüzün coşkusu
Hepsi bir arada, ahenk içinde
Paris'i büyülü yapan da bu değil miydi?
0 Comments:
Yorum Gönder