Zaman, heykel, yakalanmak, fotoğraf, şirket
Kinder Çikolata
Ara sokakta kalkanı kurmaya başladığım sırada emrime bir kaç gün önce verilen er gelip konuşmaya başlıyor.
"Efendim, kızlar şuan heykelin önünde fotoğraf çekiliyor, yanlarında sadece turiste benzer tuhaf tipli bir adam var."
Sigaramı söndürüp arabadan aşağı atıyorum, böyle saçma sapan kız kaçırma işleri için katılmamıştım şirkete. Sinirlerime hakim olmaya çalışırken dosyaya tekrar göz atıyorum, bir de az önce heykelin yanına giden kızlara. Sorun yok bunlar aradığımız kızlar.
Kim bilir hangi salak yüzünden fatura onlara patlıyor.
Kalkan kapanmadan harekete geçmeliyiz, ne kadar işe yarar bir yetenek olsa ve istediğim yeri gerek ses gerek görüntü dünyadan soyutlayabilsem de sadece 5 dakika koruyabiliyorum hala o kadar deneye değdi mi diye düşünmeden edemiyorum,işaretimle ara sokağa dalıyoruz.
"Birde şu açıdan çeker misin lütfen,evet evet ordan."
Sanırım adam cidden turist dilimizi akıcı konuşuyor ama net bir aksanı var, eh turist olması işime gelir. Silahımı kaldırıp 2 el havaya sıkıyorum kızlar kendini yere atıyor,turist sanırım alışık, sesin nerden geldiğine bakıyor ve "Sokağın ortasında neden ateş ediyorsun "diyor gayet sakin bir şekilde.
"Turist misin ? "diye soruyorum eğer buralarda tanıdığı yoksa hiç merkeze götürüp uğraşmaya gerek yok.
"Evet ama bu kızlarla ilgili bir planın varsa fotoğrafımı çekiyorlar,o yüzden başka zaman dene "diyor. Kahkalar atıp kafasına sıkıyorum.
Ara sokağa kalkanı kurmaya başlıyorum o sırada yeni emrime verilen er gelip konuşmaya başlıyor.
Efendim,kızlar şuan heykelin önünde fotoğraf çekiniyor yanlarında sadece turiste benzer tuhaf tipli bir adam var.
Sigaramı söndürürken içimi tuhaf bir dejavu hissi kaplıyor. Sinirlerim iyice bozuldu heralde deyip dosyaya tekrar göz atıyorum,birde az önce heykelin yanına giden kızlara,sorun yok bunlar aradığımız kızlar.
Kim bilir hangi salak yüzünden fatura onlara patlıyor.
Kalkan kapanmadan harekete geçmeliyiz,ne kadar ise yarar bir yetenek olsada sadece 5 dakika koruyabiliyorum o kadar deneye deydimi diye düşünmeden edemiyorum,işaretimle ara sokağa dalarken hala içimdeki dejavu hissinden kurtulamıyorum.
"Birde şu açıdan çeker misin lütfen ? Evet evet ordan." Sanırım adam cidden turist dilimizi akıcı konuşuyor ama net bir aksanı var, eh turist olması işime gelir.
Tam silahımı kaldırıp havaya ateş edecekken turistin sesiyle irkiliyorum.
"Sana fotoğraflarımı çektiklerini ve gelmemen gerektiğini söylemiştim." Ne olduğunu bile anlamadan önce derin bir acı hissediyorum sonra da gözlerim kapanıyor.
Olay yerini incelemek için gelen kumandan sadece 2 liseli kızı kaçıracaklardı, nasıl hepsi ölmüş olabilir ki diye düşünmeden edemiyordu
"Efendim bizimkilerle veya kızlarla alakası olmadığını düşündüğümüz sadece bunu bulabildik ama..." Arkasına dönüp yaverinin tuttuğu köstekli saati görünce ise bütün düşünceleri kayboldu. Bu saati daha öncede görmüştü.
Saat ters yönde dönüyordu.
Mücahidem Şehide-i Cahide
Medea
"Medea Beridze"
Pasaportunu onaylattıktan sonra sonunda varmıştı, kaf dağının eteklerinde bulunan masalsı bir ülke Gürcistan.
Kafkas rüzgarlarının estiği yer ~
IDS Borjomi'nin temsilcisi olarak geldiği Tiflis'te işlerini bitirdiği gibi tatili başlamıştı. Temsilci olarak geldiği bu ülke IDS Borjomi'nin alkölsüz ve maden içeceklerini satışa sunduğu yerlerden sadece bir tanesiydi.
Rusya'daki katkılarından sonra üst yönetim onu iş adı altında kısa bir tatile göndererek ödüllendirmişlerdi. Yanında yer alan görev arkadaşı Mark her şeyi üstlenirken ismen oradaydı Medea.
Parlak açık kahverengi gözleri parlarken gülümsedi. Zamanını iyi değerlendirmeliydi. Tepeden topladığı sıkı topuzunu açarken, omuzlarından aşağı döküldü kestane saçları dalga dalga.
Kapıdan çıktığında iş modu da bitmişti. Gömleğinin üst üç düğmesini açarken rahatlığı hissetti.
Otoparka vardığında kiralık arabasının kapısını açıp yerden kutuyu aldı. Çıkardığı spor ayakkabıları yere atarken, ayağında ki yüksek topuklu ayakkabılardan kurtulurcasına çıkardı.
Otoparkta bir kaç ses yankılanınca biraz irkildi. Bu halinde iş yerinde belki de hiç görmediği birileri dahi olsa kimseye yakalanmak istemiyordu. Hızlıca arabaya binip kontağı çalıştırdı.
Hareket eden araba ile tatili artık resmen başlamıştı. Otele uğradığı gibi bavulunu aldı. Anahtarları resepsiyona teslim ederken ki görünümü asla alırken ki görünümü ile aynı olamazdı.
İş kadını görünümüne kıyasla şu an sporcu bir turist gibiydi.
Usghuli de kendisini cennette gibi hissettikten sonra Svanetti de tamamen tarihi hissetmişti. Kadrajına giren her manzaranın fotoğrafını çekerken kendini bir fenomen gibi hissediyordu.
En sona sakladığı Batum ise en çok zaman ayırmak istediği yerdi. Hani bir dilim pasta yerken en sevdiğin meyvayı en sona saklarsın. Bunun gibiydi. Medea, Gürcistan'a adım attığı an sabrederek heyecanı katlanırken adımlamıştı her bir şehri.
Annesi Gürcü, babası ise Rus idi. Kendisine verilen isim, Medea. İsminin ve soyunun kökenlerine inmek istese de senelerdir bunu başaramamıştı.
Çünkü kariyeri ile meşguldu.
Batum da ki ilk gezi durağı Medea heykeliydi. Medea, ataerkil toplumlar tarafından sevilmeyen bir kadındı. Çünkü o Karadeniz gibi anaerkil bir toplumdan geliyordu.
İsmini hakkıyla taşıyor ve yaşıyordu Medea. Tarihte ilk Medea gibiydi o da. Yunan Mitolojisinin Tanrıçası, Kadınların Gücü, Annelerin Annesi Medea.
Medea, heykelin önünde tarih sayfalarını karıştırırken mitolojide de hayrandı ona.
Batum da Aşk Heykeli, Ali ve Nino'yu da seyredip bir de meşhur Alfabe Kulesinin görmek istedi. DNA kulesine hayranlıkla bakarken tarihi değeri yüksek olan Gonio Kalesini de ziyaret edip son olarak Botanik Bahçesinde tatilini noktaladı.
Uluslararası Havaalanında iken son bir defa daha Gürcistan'a bakıp veda etti mahzun gözleri ile.
Uçakta, 1. Sınıf koltuğunda sebuh yudumlarken diğer elinde kalemle yazı yazıyordu.
***
Bazıları günlük bazıları anı defteri diyebileceği bir seyahat defteri gibiydi. Tüm gezip gördüklerini fotoğraflar ile sabitleyerek yazmak bence oldukça değerliydi.
Dünyayı gezerken geriye izler bırakmak ~
0 Comments:
Yorum Gönder