Alt, saç, kur, dart, er
Kinder Çikolata
Evet efendim yine ben, yine farklı bir şeyler deniyorum :D aslında daha çok sinemada kullanılan kısa aralıklarla 2 sahnenin yer değiştirmesi, şeklindeki anlatımı kullanmayı deneyeceğim. O yüzden gene -ve = işaretlerini kullanıyorum, sahne'nin değiştiğini anlayabilmeniz için.
- Asker bizim görevimiz nedir?! Biz askerler neden yaşar ve neden ölüme koşarız?!
= Ah, bu baya kötü sadece 3 puan
- Çünkü İmparatorluk bize ölmemezi söyler! Bizim ölümümüz İmparatorluğun yaşamıdır! İmparatorluğun yüceliğini herkesin görmesi içindir!
= Bu sefer daha düzgün at, senin yüzünden bunlara kaybetmek istemiyorum.
- Bugün İmparatorluğun yücelmesi için ölmesi gereken askerler biziz!
= Hey, gene 3'lük neden bu kadar gerginsin sen ? Plan işe yarayacaktır, bölüklerinin bu kadar hızlı gelmesine imkan yok.
- Bugün bu bölüğün görevi bütün cephenin kaderini belirleyecektir !
= Yok, köprü planının işe yarayacağının bende farkındayım, sadece bir an bu doğrumu diye düşünmeden edemedim.
- Bugün bu bölük Ren nehri kıyılarındaki 3.köprüye bomba kurup köprüyü imha etmekle görevlendirilmiştir!
= İşe yarayan her plan doğrudur, sende biliyorsun ?
- Ve bombanın düşman öncü birlikleri tarafından imha edilmesini önlemek için bomba patlayana kadar mevkimizi korumalı, bombayla birlikte ölümümüze kucak açmalıyız!
= Plan değil, içinde bulunduğumuz durum. Bir bölük eri ölüme yollarken bizim burda oturup dart oynamamız ve planın işe yarayacağını söyleyip durmamız.
- Askerler! İmparatorluk için ölmeye gidiyoruz!
= O erlerden hiçbiri bu planı düşünemezdi, zaten o yüzden onlar değil biz düşünüyoruz. Onlar bu ülke için yapabilecekleri en iyi şeyi yapmaya gidiyorlar, bunu sakın unutma.
- "İmparatorluk için!" "İmparatorluk için!" "İmparatorluk için!" "İmparatorluk için!"
Şenay
Kurduğu saatin sesini duymadığı için panikle, alt kata indi. Saçlarını düzeltmeye çalışırken, diğer yandan eşyalarını çantasına atıyordu. Dün akşam hazırladığı piknik çantasını da alarak, dışarı çıktı. Erler dağılmadan, askeriyenin önüne yetişmeliydi. Bugün izin günüydü ve nişanlısının sürpriz yapacaktı. Askeriyenin önüne geldiğinde erler çoktan çıkmaya başlamış, nişanlısı ise tam kapıdan çıkıyordu.
“Semih!” diye seslendi, genç kız. Semih, şaşkınlıkla koşarak. “Mine! Sen ne yapıyorsun burada?” diye sordu. Mine elindeki sepeti göstererek. “Bugün senin izin günün olduğunu bildiğim için, dün akşam önce annene uğradım. Birlikte sana yemek yaptık. Bugün de seninle birlikte dere kenarına gideceğiz.” dedi. Semih bu sürpriz karşısında şaşırsa da çok mutlu olmuştu. “Bu arada arkadaşların da gelebilir.” Diye ekledi Mine yanındaki erlere bakarak. “Biz size rahatsızlık vermeyelim, baş başa piknik yaparsınız.” Dedi, aralarından en uzun ve mavi gözlü adam. “Sizde özlemişsinizdir ev yemeklerini, itiraz istemem. Bizimle gelin." Dedi gülümseyerek Semih. Orta boylu ve ela gözlü adam, Mine'nin elindeki sepeti alıp “Sepeti ben taşıyacağım o zaman bacım.” Dedi. Hep birlikte sohbet ederek dere kenarında geldiklerinde Semih bir sürpriz ile daha karşılaştı. Annesi, babası, kardeşi ve nişanlısının ailesi, hep birlikte onları bekliyordu. “İyi ki doğdun...” diyerek herkes tek tek sarılıyordu. Herkesin aklında, o günden geriye kalan sadece Semih'in gülümseyen yüzüydü.
0 Comments:
Yorum Gönder