Efsun 3. Bölüm


 Şenay

 Dersten sonra Efsun, Toprak'a konuşmak istediğini söyleyerek sınıftan herkesin çıkmasını bekledi. Toprak soran gözlerle dirseğini sıraya koyup elini çenesine dayadı. Derin nefes alıp iki arkadaşının nasıl kavga ettiğini, aralarını düzeltmek isterken Leyla'nın insanlara söylediklerini anlattı ve ekledi Efsun. “Bundan dolayı olaylardan ve insanlardan uzak durmak, bir an önce okulumu bitirip gitmek istiyorum. Senden rica ediyorum. Lütfen insanların yanlış anlatacağı şekilde davranma.” dedi Toprak’ın gözlerine bakarak. Toprak, Efsun'un ellerini tutup “Bence kendini suçlu hissedip kaçması gereken sen değilsin. Onlar yanlış anlayacak diye düşünmeye devam edersen kendine bu dönemi zehir edersin. Ders sırasında sürekli kalemlerini kemiriyorsun dersleri dinlemek yerine. Efsun, hayatından uzaklaştırman gereken  kişi ben değilim. Sana bunları yaşananları uzaklaştırmalısın.” dedi Toprak. Haklıydı, kendine cehennemi yaşatıyordu şu an. En yakın arkadaşım dedikleri kişiler yüzünden darmadağın olmuştu ama onca yaşadığı şeyden sonra Toprak’a güvenemezdi. Elini yavaşça çekip ayağa kalktı. Tek bir söz dahi söyleyemiyordu. Toprak cevap vermeyeceğini anlayarak ayağa kalkıp Efsun'a yol verdi. Efsun ise arkasına bakmadan sınıftan çıktı. Toprak yeniden sıraya oturdu ve sıranın altından Efsun’un unuttuğu defteri çıkardı. Çantasına koyup tam kalkmak üzereydi ki “Yerinde olsam o kızın yanına bir daha oturmazdım.” diyerek karşısına çıkan kıza baktı. “Bu seni ilgilendirmez, istediğim yere otururum.” dedi. “Bakıyorum da Efsun, seni de büyüsü altına almış.” dedi karşısındaki kız. “Boşuna kendini yorma Leyla. Senin nasıl birisi olduğunu en iyi ben bilirim. Sırf ailedeki herkes Sedef'in birinciliğini konuşuyor diye gittin öz kardeşinin kolunu kırdın ve kendi suçunu benim kardeşime attın. Kardeşim o dönem senin yüzünden travma yaşadı. Elde edemediğin şeyler için ne kadar pislik olabildiğini biliyorum sevgili kuzenim. Senin yüzünden dayım benim kaydımı buraya aldı. Başına bela almasın diye ama bakıyorum da geç kalmışım biraz.” diyerek sinirle söylendi Toprak.


Canan "Abla, ne yaptın ya!"

Şenay "Ben bir şey yapmadım. Kerem "kaos istiyorum." dedi. Bende kaosa yol yaptım. 😁"


Mücahidem Şehide-i Cahide 

Anılar bazen acıdır, bazen ise tatlı. Ancak her ne tür olurlarsa olsunlar daima geçmişe bakıldığında bir burukluk hissettirir insana. Bir mahzunluk çöker ruha sonra ise kalbe gelen ağırlık...

Efsun, otobüste kafasını yasladığı camdan dışarıyı seyrediyordu. Hava kapalıydı. Gökyüzünü kaplayan bulutlardan tek bir yağmur damlasına işaret yoktu. Ne güneş vardı ne de yağmur. Sadece kapalı bir hava. Ruhuda kapatıyordu sanki.

Bir üşüme hissetti telefonunun ekranına bakarken. Ekran fotoğraflarını hala daha değiştirmemişti. Kilit ekranında üç kız vardı. Hepsi birden kameraya gülümserken ellerinde ki kupaları da ekrana göstermeye çalışıyorlardı. Couple Kupaların da isimleri de yazılıydı. Efsun & Gülce & Leyla.

Kafasını yasladığı camdan irkilerek dikildi. Ağlayamıyordu artık. Sadece bir boşluk vardı. Bu kadar kolay mıydı dostluklarını silmek? Üniversite de tanışmamışlardı ki onlar. Gülce ile ilk okuldan beri, Leyla'yla ise ortaokuldan beri çok yakın arkadaşlardı. Üniversite seçimlerinde bile tercihleri birbirlerininkinin aynıydı.

Seneler bu kadar kolay yakılıp atılır mıydı?

Demek ki herkes kendisi gibi değildi. Empati yapmak bir yere kadardı. Telefonu eline alıp ayarlara girdiğinde otobüs durağa yaklaşmıştı. Durağa vardığında telefonun ekranını kilitleyip indi otobüsten. Ekran kapanmadan önceki bildirim de "14.386 öğe silindi." yazıyordu.

Keşke her şey teknolojik aletlerde ki işlemler gibi kolay olsaydı.

Ertesi gün okula gelen Toprak karşısında ki derslikte oturan Efsun'u görünce biraz şaşırdı ama uzun sürmedi. Gülümseyerek ona doğru ilerledi.

"Beni gerçekten şaşırttın."

Efsun yavaşça kafasını sola çevirip yanına yerleşen Toprağa baktı. 

"Sana da Günaydın!"

Toprak karşısında ki genç kıza baktı bir alıcı gözüyle.

Bugün diğer günlerinden hepsinden farklıydı. Bukleli kıvırcık saçlarının yerini pırasa gibi düz saçlar almıştı. Kuaföre gittiği her halinden belli çok da anlamadığı güzel bir saç şekli ile siyah saçları parlıyordu.

Hafif makyajı ile yeşil gözlerinin iyice ortaya çıktığı ufak yüzü oldukça güzeldi. Bahara uygun bir havası olan beyazlı çiçekli elbisesi ile de oldukça alımlıydı.

"...Günaydın."

Efsun hafifçe kaşlarını çattı.

"Neden bana öyle bakıyorsun?"

"Nasıl bakıyorum?"

"Bilmiyorum. Sadece her zamankinden farklı."

Toprak cevap vermezken, Efsun tekrardan sordu.

"Neden seni şaşırttığımı söyledin?"

Toprak tam ağzını açıcaktı ki.

"Günaydın~!"

Çilek sarısı saçlar ikisinin de önünde doğru sarken, koyu kırmızı rujlu dudaklar tekrardan hareket etti.

"Her yer de seni arıyordum..."

Efsun şaşkınca bakarken Toprak'ta kaşlarını çatmıştı anlam veremediği bu duruma,

"Canım Kuzenim."

Leyla ikisine de gülümseyerek bakıyordu.


Canan

Efsun şaşkınlığını üstünden attığında baygın gözlerle baktı karşısındaki ikiliye. Bir şey söylemeden çantasını toparlayıp derslikten çıktı. 

Toprak Efsun’un arkasından koşmuş, birkaç kez durdurmaya çalışmıştı ama Efsun umursamayıp yoluna devam etti, Toprak da pes etmişti.

 Efsun kampüsün bahçesini geçip kafeteryaya oturdu. 

Sonbaharın iç gıdıklayan soğuğunu kafeteryanın samimi ortamı ile hissetmiyordu. Diğer masalardaki öğrencilere bakıyordu kahvesini yudumluyorken. 

Yanına siyah saçlarının arasında birkaç tutam mavi ve mor boyalı, büyük mavi gözleriyle gülümseyen bir kız yaklaştı.

 “Merhaba ben Nergis, tüm masalar dolu olduğundan ve ben çok aç olduğumdan seni rahatsız ediyorum, benimle masayı paylaşır mısın?”

Efsun karşısındaki tatlı kıza bakıp gülümsedi. Nergis’in sesi öyle kibar ve nazik çıkmıştı ki Efsun hayır diyemedi zaten hayır demeyi de istemiyordu. 

“Ben Efsun, tanıştığıma memnun oldum, tabi ki paylaşabilirim buyur otur.”

Nergis hem reddedilmediği için hem de yeni bir arkadaş edindiği için sevinçle oturdu sandalyeye ve siparişini verdi.


Kerem meşgul olduğu için, onun yerine ben yazdım.


Şenay

Toprak, sınıftan çıkan Efsun'un peşinden gitmek istese de önce Leyla ile konuşması gerekti. 

"Amacın ne Leyla? Kıza iftira attığın yetmedi, çevresinde toplananları mı hedef alıyorsun şimdide?"

"Ne saçmalıyorsun Toprak? Ben senin kuzenin değil miyim? Sana kuzen dememde ne gibi bir sıkıntı var, söyler misin bana?"

Toprak, durup derin bir nefes aldı. Haklıydı,  kuzenlerdi. Bu durumu Efsun'a anlatmalıydı. "Peki..." diyerek Leyla'nın yanından ayrılıp, Efsun'u bulmak için etrafa bakıyordu. 

Okulun kafeteryasına girdiğinde en köşe de oturan Efsun'u gördü. Gülümsediğini görmek rahatlatmıştı. Kendisine arkasını dönük kız ile ne konuştuklarını bilmiyordu ama Efsun gülümsüyordu. 

"Efsun, konuşabilir miyiz?" dedi Toprak, mahcup bir şekilde kafasını eğerek.

"Toprak! Ay inanmıyorum! Seni burada görmeyi beklemiyordum. Sen Amerika da değil miydin kardeşinle." dedi Nergis. 

Efsun ise şaşkınlıkla ikisine de bakıyordu. Toprak ise cevap dahi veremiyordu, Nergis'i burada gördüğü için. Nergis ise konuşmasına devam ederek. 

"Dur tahmin edeyim! Leyla bu okulda ve yine başını belaya soktu. Dayın da tıpkı lisedeki gibi seni başına gardiyan olarak dikti?" dedi ve sandalyeyi çekti, oturması için...

0 Comments:

Yorum Gönder